30 Mayıs 2019 Perşembe

Teşekkürü Bir Borç Bilirim

Merhabalar Arkadaşlarım, kardeşlerim.
Beni Amerika'dan, Mısır, Rusya, Portekiz, Almanya'dan   Bosna Hersek'ten okuyan sizlere çok teşekkür ederim. Bazen Ukrayna'dan da tıklandığımı görüyorum. Yalnız olmadığımı anlıyorum  ve bu his beni mutlu hissettiriyor. Arada bir farklı ülkelerden okuyanlarım da oluyor. Ama bu saydığım ülkeler sadık okuyucularım. Benim yazılarımı okuduğunuzdan ortak duyguları paylaştığımızı düşünüyorum. İlerde farklı konseptlerde de yazılar paylaşacağım. Bu arada Türkiye' den de bayağı okuyucum  var onu da söylemeliyim. /http://www.turkiyeaktuel.com/ http://www.sivasbulteni.com/suya-yazi-yazmak-387yy.htmda köşe yazarlığı yapıyorum Yazılarımı oradan da takip edebilirsiniz. Hepinize mutlu ve huzurlu günler dilerim. Sivas'tan bol bol selam gönderiyorum. Hoşça kalın,sevgiyle kalın...

29 Mayıs 2019 Çarşamba

Bir Dost Nazarından

..
Sevgili Dost !
Kalemi özel ,
kelamı güzel insan.
Hayatımıza anlam yüklemeyi ;
duraklarda bekleyen yolcu .,
kendimizi de ,
yani insan olarak kalbimizi de
birer halk otobüsü
ya da .,
hatlı minibüs gibi düşünürsek ..
Kimi duraklardan “uzun mesafeli”
yolcu çıkmaz , düşüncesiyle
her durakta oyalanmamak lazım !
Almışsak gayr-i ihtiyari birkaç lüzumsuz kısa mesafeli yolcu , sabırla o’nların “müsait bi yerde !” demesini
iç dikiz aynasından itina ve sabırla beklememiz gerek ..
🤔

Evet.
Başlayan her şey biter
insan ömrü de dahil buna
ama .,
her şeye takılıp ,
her şeyi kafaya takarsak
ya yolculuk çekilmez ,
ya da .,
kaza yapıp uçacağımız derelerden
ne kadavramızı ne de arabamızı
gerisin geri yol kenarına
hiç bir çekici çekmez , çekemez !
Düştüğümüz çukurda ,
aracımız da , kadavramız da
çürür gider mazallah !!!
👀

Herşeyin bir kalbi , bir ruhu varsa günlerin kalbi de gecelerde saklı ..
Gizeminde kaybolduğun zaman mefhumunun kapısını aralamak istiyorsan ..
Hayatın girdabında boğulurken
bir lahza da olsa nefes almak ..
Madde aleminin mengeneli kalıplarından sıyrılarak ,
bedenin ağırlığından kurtulup ötelere geçit açmak ..
Beden ağırlığı demişken
bak aklıma ne geldi ;
kadından bahsederken kimileri , 90-60-90 aritmetiği gözü ile muhabbeti iltifatla başlatır ya .,
öyle olmamalı ., bu benim hoşuma gitmez!di mesela eğer ben bir kadın olsaydım !
😊

Mesela bu açıklamamda
samimi olmasam
bu yazıyı yazarken
sana ;
“Sevgili dost” yerine ,
“Güzel Kadın” yazarak başlardım.
☺️

Değil!misin ?
Hayır , hayır güzelsin de ,
beni ilgilendiren önce güzel yüreğin.
Önce insan , sonra erkek
ya da ., kadın !
Yani önce insan ,
sonra ne olursan ...
🤗

Yüreği güzel olmayan kadın
dünyaca ünlü aktrist
Angelina Julie olsa ne yazar ,
yüreği güzel olmayan erkek
atletik yapılı , fiziki görkeme sahip
Brett Pıtt olsa ne yazar ?...
🤔

Her iki tiple de yola çıkılmaz ,
çıkılırsa bile yol alınamaz.
Ağır egolar ,
ağır tripleri doğuracağı
için ,
ömür dediğimiz halk otobüsüne , minibüsüne ağırlık yapacağı
için ,
ikide bir lastik patlar , yolda kalınır ...
👀

“Günün kalbi de gecelerde saklı”
dedim de .,
evet aynen öyle.
Öyle olmasaydı sabah namazını
kullar sabah saat 09:00-10:00’dan önce rahatını bozupta kalkıp kılmazdı !!
🤔

Hülasa ,
sonsuzluğun vecdine dalıp atom parçacıklarından tut da ,
alemin esrarlı dönüşüne dek tüm varlığın sükut bulduğu yerde
visale ermek
istiyorsan ..
Birinin elini tutmaktan
ziyade ,

“tut elinden gecenin ...”
🤗

Bir Dost Nazarından...
(db)
29.Mayıs.2019
🤓
...
Bu gece sabaha karşı
nedendir bilinmez
ama .,
ilham zillim ! pardon perim ;
Adı zilli , kendi perim 🧚‍♀️
senin için konmuşcasına omzuma ,
gagaladı durdu kafamı !!
👀

Yaz dedi yaz ,
bu seferlik de
Cahide Sayaca için yaz !
Hay Allah !
Olmaz öyle şey ,
ben kimsenin adına şiir yazamam ,
akıllı dur zilli desem de ;
ısrarla , itirazla hayırrrrr !!! yazacaksın o kadar ?.. 😡deyince ;
Vardır dedim
bunda da bir hayır ?..
ve yazdım.
✍️

Beğenmezsen ,
yani
olmamışsa
affola efem !
☺️

Yazdım çizdim ,
altına da senin imzanı kaşeni şeedtim ,
attım ....
🤓


...

"Unuttum ..."

Yıllar yılı
gaip'den bir ses kulağıma
sanki ,
"unut" dedi durdu usulca.
Ben bunu hep
"umut" sandım , umutlandım
yıllarca ..
🤔

Umut sandım , unut dedi.
Unut dedi , umutlandım.
Ben insanım.
O'nları da insan sandım
ve .,
sırf bu yüzden öyle böyle
değil ,
hemde çok
ama .,
çok umutlandım ..
🙄

Her
umutlanışta'da kazıklandım
ve .,
neden sonra anladım
ki ;
unut demek
umutlanmakla değil ,
unutmakla , silip atmakla
alakalı bir
emir komut imiş gaipten
gelen ..
🤨

Ben
bunu çok geç anladım !
Ya şimdi mi ?
Henüz büyüdüm , çocuktum.
Yaşananları
ve .,
yaşatanları hepten sildim

"unuttum ..."
😏
Bir Resmin Anlattıkları
Cahide SAYACA
Möhür-İmsa
😎
29.Mayıs.2019

İkram Doymuş

Cahide

Cahide

15 Mayıs 2019 Çarşamba

İlk Göz Ağrım Annem'e

Yıllar nasıl da tez geçiyor farkına bile varamadım. Yirmi beş yıl önce mayısın on dördünde ben yirmilik dişimin acısıyla uğraşırken sen  dışı süslü içi boş bu dünyaya gelmek için tüm gayretinle beni nasıl sıkıştırmıştın. Bir pazar günüydü ve piknik için sepeti hazırlamam emredildiğinde ben öylesine  sancılandığımı söylemiştim. Her zaman telaşlı biri olan babaannen velveleye vermişti ortalığı. Doğum sancısı çektiğimi bile bilmiyordum, daha on sekizimde  gencecik bir kadındım. Hayatımın en muammalı günlerinde en çok sana tutunmuştum bu dünyada kalmak için değil birlikte  gitmek için. Oysa sen birlikte yaşamamız için çılgın gibi mücadele etmiştin. Bende buyur gel bakalım bizim için yazılanın yükünü birlikte paylaşalım madem diyerek tutmuştum o minik beyaz ellerini. Anneler günüydü seni kucağıma aldığım gün.
Geceleri çok ağlardın o tatlı uykumdan kaç kez uyandım sıçrayarak çok sormuşumdur "kim bu ağlayan bebek" Hatta ölmeni bile istemişimdir içten değil belki ama dilimle. Dedim ya küçüktüm bir bebeğin annesi olmuştum aniden daha kendimi bile tanıyamazken. Ve uykularım öyle tatlıydı ki kafamı nereye koysam uyuyabilirdim. 
Allah bana dünyanın en değerli hediyesini vermişti anneler gününde. Seve seve kabul etmiştim  ne denli bir yükün altına girdiğimi bile bilemeden. Senden önce ağır aksak olan anan atom karınca olmuştu her şeye. Çok şey değişmişti artık bana ait olan o küçük odada ki hayatımda. Gözlerimi açtığımda bana  yarım ay gibi bakan o masum gözlerin içindi en çok ta hayata tekrar tutunmam ve sevmeye çalışmam. 
Öyle özenerek giydirirdim seni, bir leke olsun hemen yıkar geçirirdim üstüne jilet gibi ütülediğim yeni cicilerini. Her gün bir leğen dolusu kirli çamaşır yıkardım seni mis gibi tutmak için. Seni en çok sevgiye muhtaç olduğun o yıllarında çok ta sevemedim ilk göz ağrım. Doya doya öpecek vakit bırakmıyordu efendiler bana. Bitmek bilmeyen emirleri sınırsız temizlikleri doymak bilmeyen mideleri için canhıraş çalışırken seni hep birilerinin kucağına verirdim  emzirmek için alırdım sadece. Özür dilerim bebeğim seni kafi derecede sevemediğim için, o ilgi bekleyen  zeytin gözlerini saatlerce izleyemediğim için. 
Her zaman kendine yeten bir çocuk oldun. Ne zaman odaya girsem kendi kendine oynarken bulurdum seni. Mutlu olduğunu görürdüm civildeyen gözlerinde. Şimdi geriye dönebilseydim en iyi oyun arkadaşın olurdum. 
 Ergenliğine girdiğini anlayamamıştım yeniden anne olduğum o zamanlar. İçine kapanmış kendi dünyana çekilmiştin oysa. Bende iyi değildim yüküm artmıştı bir çocukla daha. Yetemiyordum artık yetmek istediğim ikinize ve ihmal ettiğim kendime. Ama inkar edemezsin değil mi? Her zaman anlayışlı ve yumuşak kalpli bir anneydim. Kızmazdım öyle her şeyine. Korurdum gücüm nispetince gücünü yetirmeye çalışanların güçlü gösterilerine. Şimdi olsa gücümün üstüne de çıkardım. Ruhunda açılmış ve hala kabuk bağlamamış yaralarının müsebbibi olan kim varsa silerdim daha en başından. Cesur değildim biliyorsun şimdi ki kadar , özür dilerim sadece kalkan oldum afaki yediğin  dayakların önüne. 
 Çok girdik birbirimize yakın tarihte. Boğazından az mı topladım çıldırmış ellerimi. Bir keresinde sen de benim saçımı çekmiştin ben hatırlatınca hemen elini yanına itmiştin. Hakkını veriyordun arada bir beni çığırımdan çıkardığımda attığım tokatların. Karşı gelmiyordun bu nasıl bir teslimiyetti ki? Oysa kardeşin daha elimi değdirmemişken basıyordu çığlığı. Ona bakınca anlıyordum ne kadar kadirşinas olduğunu. 
 Yine bir anneler günüydü ve tartışmıştık seninle en şiddetlisinden. Kırılmıştım bayağı affetmeyecektim uzun süre. Ama seninle yaptığımız muhabbetler sabote ediyordu  zorla aldığım küs kararımı. Aldığın pahalı hediyelerini elinin arasına sıkıştırıp gelmiştin odama, mahcup ve kırgın bir ifadeyle. Küs halimle konuşmuştuk saatlerce. Birbirimizde ki kredinin çoktan bittiğini ama birbirimize de ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatmıştık muşambanın desenlerini izlerken. Arkadaş olalım derken anne olduğumu unuttuğunu uzun uzun anlatmıştım.Ve zaman demiştik düzeltecek arada ki kırgınlığımızı... 
Ailemize yeni katılan kardeşine derin derin bakarken anlamıştım o gün büyüdüğünü. Her ne kadar bencil gibi görünsende en son kendini düşündüğünü fark etmiştim en küçüğünüzü ayağında sallayarak uyuturken..
Aynı ev içinde olduğumuz halde sanki aylardır görüşmüyor muşuz gibi birbirimizi bulduğumuz yerde nasıl da harlıyoruz muhabbetin altını. Bazen gözlerimiz ufalıyor uykudan hala da bitirememişiz bu son dediğimiz cümlelerimizi. İzlediğimiz ortak filmleri nasılda heyecanla yorumluyoruz. ve aynı sahnelerin bizi nasıl etkilediğini vurgularken.
Arkadaşlarını benimle tanıştırdığına pişman oluyorsun bazen senden çok muhabbet ediyoruz diye. Kıskanıyorsun çok belli ,ama her seferinde de aynı hatayı yapıyorsun. Biliyorsun çekiciliğim var beni tanıyan öyle kolay gidemez ha deyince. Ne yapalım anne kız olmamızı sen istemedin arkadaş olunca da böyle. Çekicen artık kahrımı nazımı, tribimi istesen de istemesen de.
İşte böyle seni ben doğurdum senin doğum günün ama benim doğurma günüm. Doğurma günüm kutlu olsun. Neyse seninde doğma günün kutlu olsun bakma gözünün altından bu nasıl doğum günü hediyesi diye. Hep birlikte daha nice film izleyip analiz edelim tartışalım icatları, bilim adamlarını, bilimi, felsefeyi, ben kafa yakan espriler yapayım sen kilitlenip kal ben kahkahalar atarken, aramızda alacak verecek hesabı yapalım hiç bitmeyen eksiklerimizden, ben küfredeyim sen uyar beni ne terbiyesiz oldun diyerek. Yazdıklarımı okuyayım sana, tartışalım üzerine  saatlerce, tüm hikayeme reform ekle sen yine her zamanki, şurası şöyle olsun burası böyle diyerek yeni bir kalıba sok ve bende ama bu benim hikayem diyerek  seni kovayım yanımdan aceleten. Bende senin hayran olduğum çizimlerine uzun uzun bakıp yeni fikirler vereyim çizim hakkında tek becerimin Cin Ali çizmekten öteye geçemezken...  Kafamız kızınca favori kafelerimize gidelim,sen  telefonuma el koy en önemli mesajları görmeyim diye elinin altına sıkıştırırken.  İmkanlı imkansız hayaller kuralım senaryolar yazalım uzun vadeli, gülelim dakikalarca değişen gidişatın rengine. Uzun bir vakit paylaşalım şu kısa hayatta herkese bol kepçe dağıttığımız o sevgi ve hoşgörürüyü en çok birbirimize verelim. Şahende' ye anlatayım seni daha anneymişim gibi  bile hissedemezken kendimi zorlayarak belki anneanne gibi hissederek anlatayım yaptığın şapşallıkları yüreğimi ne çok kaldırdığını. Canın sıkıldıkça poşetini toplayıp evi terk etmeye kalktığını. Hatta not yazıp yatağın altına koyup sonra da " anne yatağın altına bakma" derken aslında veda mektubunu okumamı istediğini...Ben yeni hobiler edineyim sen bana yeni malzemeler alıp gel bıyık altından gülerek... Hindistan'a gidelim  hayranı olduğumuz o sempatik Aamir Khan'la tanışalım, Saflığımıza gülelim maymunlara para çarptırırken... Kore'ye gidelim Kore usulü  kimçi ile ramyon yiyelim tıpkı onlar gibi ağzımız yana yana. Ha birde  en çok görmek istediğim Kudüs'e gidelim . Çekelim ard arda bende geziyorum karelerini. Yapalım işte aklımızdan geçen ne varsa elimizde fırsat varken. 
 Yıllar geçmiş sen fıkır fıkır halini  yavaşça devretmiştin erdeme. Ben girmiştim bu sefer ergenlik denen o delikanlı döneme. Evden çıkınca sürekli soruyordun ne zaman geleceksin diye. Bir anne gibi endişeleniyordun benim için. Demek ki sırasıyla yaşanıyordu hayatta her şey. Çaktırmıyorum ama hoşuma gidiyor bazen bana ebeveyn otoritesi kurman, dozunu aşmadığın sürece. Artık büyü diyorsun ya bana bana ne büyümek istemiyorum, biraz da ben çıkarayım tadını ergenlik süsü verilmiş biyolojik tehditle. Az da sen çek benim kahrımı , bekle yollarımı, için pır pır etsin başına bir şey mi geldi bu kızın diye.  Bu gece dışarı çıkmama izin vermedin, seni uyutur giderim dedim uyumam okula uykusuz giderim yine de seni göndermem diyerek çok direndin kontrole bile geldin yanıma. Nafile yenik düştün uykuya. Ben de gitmedim zaten bir günlük bebeğimi kime emanet ederim lohusayım üstüne. İyki doğurdum seni iyki doğdun ilk göz ağrım, deli fişşeğim, şahin bakışlım. Benim en büyük eserim senin o merhamet dolu kalbin. Ne mutlu bana  senin annenim. Artık sende sorumluluk sahibisin, annenin annesisin,  yüzde elli endişeli hallerinle



yarı anne oldun resmen, o yüzden hem doğum günün hem anneler günün kutlu olsun.    

13 Mayıs 2019 Pazartesi

Gerçek Karşısında Suskun Özler

Bugün yine hüzünden beslenmek istiyorum.Hüznü sevmem aslında ama  ruhumda bir yerlerde yarım kalmış  hüzünler yatıyor ve bana hakkını vermediğimi fısıldıyor. Evet belki de bu gece hakkını vermem gerekiyor. Her şeyi hızla yaşadığımı hatırlıyorum. Yeni bir ayakkabıya sahip olan gencin mutluluğu geliyor gözümün önüne. Oysa ne çok ayakkabı alıyor giyiyoruz ve hiç mutlu olamıyoruz değil mi? Sonra arabanın bagajında bir dolu oyuncak varken içinden tek bir araba seçmeden önce hem mahçup hem sevinçle bakan o sevimli çocuğu hatırlıyorum. Oda dolusu oyuncağı olan ama bir türlü yetinemeyen diğer çocuklarımız geliyor aklıma. Kendi dünyasından bize attığı bakış karşıma dikiliyor zamanlı zamansız ve utanıyorum yetinememezliğimden. Sonra hüzüne sarılıyorum aniden. Üzülüyorum yine ben mutluyken mutsuz olanları düşününce. Dünyanın nasıl zindana dönüştüğünü ve azılı sapıkların her yerde kol gezdiğini gördükçe utanıyorum insanlığımdan. Yapılan her kötülükte benim de parmağım varmış gibi tiksiniyorum kendimden. Kendi türümün yaptığı her türlü kötülüğü iğrençliği zulmü hatırlayınca en çok kendime lanet ediyorum. Belki de bir yerlerde bir kötülüğe engel olabilirim ama ben kendime yeteyim nefsimi eğleyeyim diyerek vicdanımın kör oluşuna nasıl alkış tuttuğumu anlıyorum aniden. İnsan kanıyla beslenen vampirleri gördükçe kılıçlarını ben bilemişim gibi kötü hissediyorum. Vardır bir parmağım onda da diyorum her gece uyumaya çalışırken. Yıllarca dimağımdan silinmeyen bir video geliyor aklıma. Kollarına taşla vurularak kırmaya , koparmaya çalışan lanetli insanlar takılıyor çerçeveme. Sırasını savan mazlumun diğerini ne çok anlamla izleyen gencin çaresizliği dikiliyor karşıma. Ne çok kahrolduğumu halen bile anımsıyorum daha dün gibi. En azından lanet istemeliydim diyorum Yüce Hak'tan. Yıllar geçse bile değişmeyen bu acı gerçeğin kadrolu izleyicisi olarak duadan başka bir şey yapamadığımı düşünerek kendime de lanet ediyorum. Ben hüzünlenmeyeyim de kim hüzünlensin kim üzülsün diyorum. Ve bu gece yarım bıraktığım tüm gerçek olmamasını dilediğim o gerçeklere gerçekten hüzünlenmeliyim. Fehmetmeliyim sermayemin azaldığı zamanın çarkının hepimize cimrice davrandığı bu dünyada daha ne kadar kalacağımı bilmeden acele tarafından üzmeliyim kendimi gözümü kapattığım tüm kötülüklere. Bari bunu yapayım diyorum zavallıca. Zorlayarak ta olsa dökmeliyim iki damla yaşımı, kefaretim olur belki payımın olduğunu hissettiğim her zorbalıkta. Affedilmem için o mazlumlar tarafından incitmeliyim o tatlı canımı. Hissemi almalıyım belki bir yarım baş ağrısı bir göz sızısı olarak. Yapacak hiç bir şeyimin olmaması bana verilmiş en büyük cezadır kim bilir bu kadar bilinmezlik içinde. Küfretmeliyim en koyusundan nadasa bıraktığım iyiliksever yanlarıma ,her gün tatmin etmek için altına pamuk yataklar döşediğim nakıs bedenimin her yanına. Yakmalıyım ezber bozmayan haberler duyduğumda üzülmeyen şu kulaklarımın canını. Canına okumalıyım şu dünyadan öylece izi gölgesiz gidecek olan adıma.
 Belki hissettiğim şu kıllet kederim kefe'nin gözünde dirhem ağırlık yapar da yırtarım AllahuA'lem. Acır belki şu kaderin makusluğuna sığınan biçare kuluna. Gelin birlikte hüzünlenelim acizliğimizin farkına varmadığımız acizliğine
ve bitmek bilmeyen doyumsuzluklarımıza...                         
                                                                                Cahide Sayaca

7 Mayıs 2019 Salı

özlemeyi de özleyeceksin

Bugünü de özleyeceksin kaçarın yok tıpkı dünü özlediğin gibi. Yaşadığın sürece özlemin değişmeyecek tek hayatında. Belki bir şarkı belki bir  sima hatırlatacak sana o yıllarını. En sevmediğin anıların bile kapını çalacak bir gece. Gelme diyemeyeceksin , hatta gitmesin isteyeceksin  geçmişinden gelen o özlemi. Alıp sinene saracaksın sıkı sıkı. İç geçireceksin  zamanında geçmesini istediğin o günlere. Neden özlediğini bile anımsayamazken burnunda tütecek o günler. Kaybettiklerinin özlemi ağır basacak en çok. Yanındayken dinlemediğin, yüzüne ne kadar az baktığın gelecek aklına.O günlere dönmek isteyeceksin. Zamanın seni o yıllara götürmesini isteyeceksin çaresizce ve büyük bir arzuyla. O zamankinden daha çok şey yapacağını söyleyecek ant içeceksin yapacağına dair. Oysa dönmüş olsaydın yine aynısını yapacaksın bunu zaman da biliyor ama seni kırmayacak götürecek geçmişine ve sen yine aynı kayıtsızlıkla baş başa kalıp pişman olacağın özlemler yaratacaksın.
Yıllar geçmiş ve sen yine bugün de özlemlerin esiri olacaksın. Mutlu olduğunu fakat fark etmediğini  üstünden uzun zaman geçtiğinde anlayacaksın. Özlemekten yorulacaksın ama özlemekten asla vaz geçmeyeceksin. Özlemin kendisini bile özleyeceksin gün gelecek özleyecek bir şey bulamadığında. Yeniden biriktireceksin anılarını başkalarıyla başka zamanlar da. Unutma özlediğin hiç bir şey birbirine benzemeyecek. Hepsinin tadı farklı olacak dimağında. Yaşamayı özlediğin gibi bir gün ölmeyi de özleyeceksin. En kötüsü de özleyecek bir şeyin kalmadığında ağzında beliren tatsızlık ölümün özlemini büyütecek büyüyen kaoslarında. Kaoslarının bile özlemini çekeceksin yalnız kalmışsan hele. Özlemin bitmeyecek bu senin kaderin yaşadığın sürece. İnsan kalmayı becerebilirsen özlemek sana nimet gibi gelecek. Beceremezsen özleyecek bir yüreğin olmayacak. Hayatında için sızlayarak birini özledim demeyi özleyeceksin en çokta. Özelini de özleyeceksin tüzelini de.  Hulasa özlemenin  kendisini bile özleyeceksin...                                   

                     Bir şarkının hissettirdiği ve yazdırdıkları, İkinci  kitabım Gergef'i  yazarken sürekli dinlediğim ve ilham aldığım Hint şarkısı. Naina Re- Heart Touhing

Kendi Yazgını Yaz


        Hayatın akışında hızla ilerliyorum. Duygularım birbirine öyle bir dolanmış ki içlerinden gerçek ve sahte olanları ayırt etmekte güçlük çekiyorum. 2019 benim için kallavi sürprizler hazırlamış önce yazıyorum sonra yaşıyorum. Sanki kendi yazgım kalemime bırakılmış gibi. "Sana yazılanı beğenmedin al şimdi de sen yaz ve yaşa" deniyor. Ağzımdan çıkanlar aklımdan geçenler bir bir başıma geliyor. Kurduğum hayaller tek tek gerçekleşiyor. İçlerinde saçma sapan olanları o kadar çok ki. Kendime kızıyorum "mantık neresinde neden böyle anlamsız hayaller kuruyorum bak yaşıyorum sıralı sırasız, yapma artık dur" diyorum. Yok ama naçar  yine yeni  bir hayalin içinde buluyorum kendimi. Mutlu da oluyorum hani işin garibi. Hayal kurmaktan gerçek hayatı yaşamaya ve anlamaya fırsatım olmuyor. Yorulmuşum aslında her şeyden herkesten. Bir o kadar da insansız yapamıyorum. Kendimi aşıyorum bu günlerde. Ne kadar sosyal olduğumu fark ediyorum bir zamanların asosyal insanı olan ben ne kadar alışmışım iletişime. İliştirmişim yeniden insanları kendi özüme. Çok sorun yaşıyorum ama artık eskisi kadar şaşırmıyorum bilakis sürekli yaşadığım bir şeymiş gibi, garipsemiyorum. Şaşırmalarım rafa kaldırılmış, yalama olmuş belki de. Üzerime olgunluk elbisesi giyiyorum içimde ki çocuk büyümek istemiyorken. Yalanlar fısıldıyorum kulağına istediğimiz zaman giyeriz bu elbiseyi sen takma kafana yine kendin ol diyorum. Gülümseyerek inanıyor ya da inanmış gibi yapıyor bana.
   Benden daha yorgun yastığıma başımı koyduğumda uyanmamayı diliyorum yeni güne. Ne getireceğini bilememek beni kendine  biliyor. Uyanamazsam planlarını uygulayamaz sanıyorum. Aldanıyorum ve her sabah huzmeleriyle. "Haydi kalk "diyerek öpüyor alnımdan sonra sıfırdan başlıyoruz. Kucağımda ki itiraz dilekçelerimi saklıyorum yastığın altına. Bugünü de geçirelim yarın bakarız diyorum bir çaresine. Çaresiz saklanıyorum yeni aldığım elbisenin desenlerine. biraz bol geliyor üzerime, aynada bakınca kendime içimde ki boynu bükük çocuk sarılıyor belime" üzülme biraz rol yaparız o zaman  oturur beline"." Sadece insanların yanında giyersin biz bizeyken yaparız şımarıklıklarımızı,oynarız oyunlarımızı. Saklanırız bir köşeye sobeleriz habersizce kendimizi. Ama söz ver bana bundan sonra olduğu gibi anlatma bizi sakla sende herkes gibi gizlerimizi. Söz bende o zaman üzmem seni, her gün giyeriz, şen şakrak büyüyebilirim korkmadan , belki de büyümek o kadar da kötü değildir , baksana herkes büyümüş hatta  küçük çocuklar bile" diyor. "Evet diyorum haklısın saklamalıyım artık  seni ve olgunlaşmalıyım hızla, güvenli yerlerde sende anlarsın ve çıkarsın ortaya"....